İnsanlara, “Karşınızdaki kişide olmasını istemediğiniz şey nedir?” diye sorulduğunda çoğunlukla “Yalan söylemesi” diyorlar.
İnsanların çoğunlukla söylediği ikinci cümle de “Yalandan nefret ederim.”
Doğal olarak kimse kendisine yalan söylenmesini istemese de herkes öyle ya da böyle yalan söyler.
Yalana da, “Ben asla yalan söylemem” diyerek başlar. “Yalandan tiksinirim” diyen kişi bunu söyleyerek kendini de bir nevi aklamış sayar ama yine de yalan söyler.
Benim en çok kızdıklarım, Allah'ın adını ağızlarına alarak yalanlarıyla başkalarını inandırmaya çalışanlar.
Yalan söylemiyor olsalar bile, birinin yeminli konuşarak karşısındakini söylediklerine inandırmaya çalışması beni gerçekten çok rahatsız ediyor. Madem özü sözü bir insansın yemine ne gerek var? Bugüne kadar yaptıkların ve söylediklerin geleceğin garantisi değil mi?
* * *
Yalan söylemenin de çeşitli nedenleri var tabii.
Herkes bir şekilde yalan söylediğine göre, öncelikle bunu psikolojik olarak savunma mekanizmasının geliştirdiği, gerekli bir sistem olarak düşünüyorum.
Aynen dedikodu gibi…
Dedikodu yapanların daha az psikoloğa gittiğini biliyor muydunuz!
Nedeni ne olursa olsun yalan yalandır.
Yine de karşındakini biraz daha iyi hissettirmek için söylenilen beyaz yalanlar çok da zararlı görünmüyor.
Sonuçta karşınızdakine “Bugün çok güzel görünüyorsun” demenin kimseye zararı yok.
Bazen de insanlar kendilerini iyi hissetmek için yalan söylerler. “Ben şöyleyim, ben böyleyim…”
Devamlı kendilerinden bahsedenler tam olarak yalan söylemeseler de, çoğunlukla gerçeği çarpıtarak aktarıyorlarmış.
Ama kim bir şeyi “Ben bunu asla yapmam” diyerek devamlı aynı şeyden bahsediyorsa ona şüpheyle bakıyorum. Çünkü kesin yapıyor!
* * *
Gelelim esas yalanlara.
İnsanı yalana yönelten esas faktör ‘korku' tabii ki… Korkan insan bulunduğu zor durumdan kurtulmak için yalan söylüyor.
Hepimiz yapmadık mı! Bu, daha çocuklukta başlıyor. “Onu ben kırmadım. Ödevimi evde unutmuşum…”
Büyüdükçe de yalanın şekli ve dozu değişiyor tabii.
Ama bence yalanın en çirkin olanı kendine çıkar sağlamak için söylenenler.
Mesela Türk siyasetinin en büyük sorunlarından biri de bu!
Siyasetçilerin çıkarları için gözlerini kırpmadan yalan söylemeleri.
Türkiye'de yalan söylemek politikacılar arasında o kadar yaygın ve kanıksanmış durumda ki, artık “Kim daha büyük yalan söyleyecek?” yarışına girmişler.
Çünkü yalan ne kadar büyük olursa inanılırlığı o kadar artıyormuş.
Kesinlikle katılıyorum!
Test ettim, “Yok artık buna da kim inanır?” dediğim çoğu şeye bakıyorum da etrafımdaki birçok kişi: “Bu kadar büyük yalan olmaz canım, tabii biraz çarpıtılıyordur mutlaka ama…” diyerek söylenene inandıklarını belirtiyorlar. Yani maalesef yalanın büyüğü daha inandırıcı oluyor.
* * *
Bir de, yalan söyleyenin yanında durarak yalanı gizlemesine yardımcı olmaya çalışanlar var.
Onlar belki de yalan söyleyenden daha aşağılıklar.
Politikacılarımızın kendi partilerindeki bazı kişilerin yalan söylediğini bildikleri halde, aynen bir takım tutar gibi, fanatik bir şekilde, körü körüne o yalana dahil olup devam ettirmeye çalışmaları ve bunu da meşru görmeleri gibi.
Aslında karşılarında da boyun MR'ı çektirdikten sonra, geçmeyen ağrısı için televizyon programına bağlanıp telefonda, “Hocam bende nazar mı var acaba?” diye sorabilen bir halk var.
Fazla yalana bile gerek yok!
Belli ki bu halk ne versen alacak!
Böyle olunca diyorum ki kendi kendime, “Demek ki yalan söylemek politikacılarımızın ihtiyacından çok hobisi.”
Neyse, araştırmalar gösteriyor ki insanlar tanımadıkları insanlarla konuştuklarında en az yüzde 60 oranında yalan söylüyormuş.
Erkekler günde ortalama altı kez yalan söylerken, kadınlarda bu ortalama üçmüş. Altıya üç. Yani iki misli fark var arada… Bunu ben söylemiyorum, araştırma yapan bilim adamları söylüyor.
Kadınlar maalesef daha duygusal olduklarından karşılarındakine fazla kıyamıyorlar herhalde!